Gittikçe zorlaşan hayat şartları, yaşanan yoğun stres ve benzeri birçok olumsuzluk ile ortaya çıkabilen “panik atak”, çağın hastalığı haline geliyor.
Panik atak, akut ve ani olarak gelişen yoğun korku ve anksiyete
nöbetidir. Bu esnada öleceklerini ya da çıldıracaklarını düşünürler.
Kişiler panik havası ile ne yapacaklarını şaşırırlar.
Çağın
hastalığı olan ve olumsuz durumlarda yoğun korku nöbetleriyle ortaya
çıkan panikatak, deprem gibi ortada görülen hiçbir neden yokken,
beklenmeyen bir anda, herhangi bir yerde ortaya çıkabiliyor.Panik
atakta da aynı deprem gibi artçı ataklar olur. Büyük atak sonrasında
daha küçük artçı ataklar görülebilir. Ancak bunlar ilk gelen büyük atak
kadar etkili olmasa da yine de çok korkutucudur. Kişi her küçük atakta
büyük atak yaşayacağını düşünerek paniğatak iki durumda da yaşanılan
korku ve tepkinin benzer olduğuna dikkat çekiyor. Depremde de sonraki
artçı sarsıntıların her birinin, ilk büyük depremi çağrıştırarak korku
yaşatması gibi panik atakta kişi korku anında ne yapacağını şaşırarak
paniğe kapılabiliyor.
ÖLÜM KORKUSU BASKINDIR
Normalde insan bir kez ölümü yaşar ve hayat biter. Ancak panik atak
hastaları için durum böyle değildir. Onlar her atakta ölüm korkusunu
hissederler. Bu yüzden hiç de öyle kolay ve basit bir tablo değildir.
Panik atak hastaları, birçok hekim farkında olmasa da aslında tedavi
açısından en öncelikli hastalardır. Her atakta adeta ölümü yaşarlar.
Bunun ne demek olduğunu iyi anlamak lazımdır. Bu yüzden atak esnasında
panik halinde en yakın sağlık kurumuna koşarlar. Hatta atak gelir de
müdahale yapılamaz korkusu ile hastanelerden çok uzaklaşmamaya
çalışırlar. Hayat tarzlarını her an hastaneye ulaşacak şekilde
programlarlar. Atak olarak hissettikleri belirtilerin psikolojik
olduğunu ve aslında gerçekten o hastalığın olmadığını düşünseler de,
kendilerini ikna edemezler. Bu konuda çevrenin telkinleri de çok etkili
olmaz. Kişi, her atak olduğunda hissettiği hastalığı, tüm gerçekliği ile
vücudunun tüm sistemleri ile belirtileri yaşar.
BEYNİN KÖTÜ BİR ŞAKASIDIR
Beyinden sahte bir alarm söz konusudur. Normalde acil ve ani bir
hastalık durumunda vücuttaki sinir ağı vasıtasıyla olaydan hemen haberi
olan beyin, vücuttaki organların çalışma düzenini bu hastalığa karşı en
iyi savunma pozisyonuna hazırlar. Mesela ciddi bir trafik kazasında
beyin şalteri kapatır ve bilinçli olmayı ortadan kaldırır. Böylece,
kişiyi kaza anının şiddetli fiziksel ve psikolojik travmasından korumaya
alır. Bu yüzden ciddi yaralanmalı kaza geçirenlerin hemen hepsi kaza
anını hatırlamazlar. Hatta bazen beyin, abartıya kaçar ve birkaç gün ya
da daha fazlasını kayıt hafızasından silebilir. Bunların hepsi,
organizmayı korumak için yapılır. Çok sevilen bir yakınını kaybeden
insanların bir süreliğine kendilerini kaybedip bayılmaları da aynı
koruma esasına dayanır. Beyin şok bir üzüntünün kalıcı hasar
oluşturmaması için şalteri kapatmaktadır.
VÜCUT ACİL HASTALIK ALARMI VERİR
Beyin, henüz bilinmeyen bir sebepten dolayı, nöroendokrin sistemi
devreye sokarak, vücuda acil hastalık alarmı verir. İşte bu andan
itibaren vücudun tüm organları aslında mevcut olmayan bu hastalığa karşı
savunmaya geçer. Diyelim ki, beyin kalp krizi alarmı verdi. Bu durumda
nabız hızlanır, tansiyonda iniş çıkışlar, daha ziyade yükselme yaşanır,
terleme olur, kana geçen fazla miktarda adrenalinden dolayı,
extremitelerin ısı derecesi düşer, el ve kollarda uyuşmalar olur, vücut
beyinden gelen alarma karşı üst düzey savunmaya geçer. Böylece kalp
krizi geçirdiğini sanan birey, yaşadığı yoğun ölüm korkusu ile kendini
en yakın sağlık merkezine zor atar. Ancak hastanedeki tüm tetkikler kalp
krizinin olmadığını gösterir. Kişi bununla da yetinmez olası tüm
araştırmaları farklı farklı sağlık merkezlerinde tekrar tekrar yaptırır.
Hiçbirinde sonuç farklı değildir. Tüm doktorlar kalp yönünden sağlam
raporu vermesine rağmen, bilinmeyen bir zamanda yine aynı sendrom
yaşanır. Kişi her defasında ya gerçek kalp krizi yaşıyorsam şüphesi ile
yine hastanelere koşar. Bu durum böyle yaşanır durur.
DAHA ÇOK KİMLERDE GÖRÜLÜR?
Panik atak hastaları, genelde zeki, mesleklerinde başarılı, iş güç
sahibi kimselerdir. Kişilik olarak hassas, kendilerine ve çevrelerine
önem veren, dostluklara değer veren tiplerdir. Dolayısıyla panik atak,
kişilik zayıflığından kaynaklanan bir durum değildir. Kişinin kendi
iradesi ile üstesinden gelebileceği bir durum da değildir. En çok
kardiovasküler sistemle alakalı hastalıklar, panik atak olarak karşımıza
çıkar, serebrovasküler hastalıklar, mide kanaması, bulaşıcı hastalıklar
gibi tablolarla da ortaya çıkabilir. Kişiler görüntülü ve yazılı medya
ile internet haberlerinin çok etkisinde kalırlar. Özellikle genç
ölümlerle alakalı haberler çok ilgilerini çeker.
TEDAVİSİ NASIL OLUR?
Panik atak tedavisinde ilaç tedavisi, psikoterapi ve TMS uygulamaları,
başlıca tedavi seçenekleridir. Panik atak hastaları, mevcut
hastalıklarının ömür boyu süreceğini ve hiç iyileşmeyeceklerini
düşünürler. Böyle düşünmeleri, atakların meydana getirdiği çöküntüyü
daha da derinleştirir. Halbuki panik atakların mutlaka tedavisi
yapılmaktadır. Belki biraz uzun soluklu bir süreç işler ama sonunda kişi
ataklardan kurtulur. İlk aşamada amaç, atakların seyrekleştirilmesi ve
şiddetinin azaltılmasıdır. İkinci aşama da ise ataklar tamamen yok
edilir.
SABIRLI OLMALIYIZ
İlaç tedavisinde antidepresanlar ve anksiyolitikler tercih edilir.
Genelde uzun soluklu bir tedavidir. İlaçlar 15 gün sonra tam manasıyla
etkilerini göstermeye başlarlar bu yüzden sabırlı olmalıdır. Hastalar
iyileştim düşüncesiyle kendi kendilerine ilaçları kesmemeleri
gerekmektedir. Aksi taktirde nüksler gelişebilir.
PSİKOLOJİK DESTEK
Ağır vakalarda ilaç tedavisinin yanı sıra psikolojik destek ve
psikoterapi de uygulanabilir. Ülkemizde gerçek manada yeterli
psikoterapistin olmaması tedavinin daha çok ilaçla yapılmasına neden
olmaktadır. Psikoterapi de hasta da panik atağa neden olan etkenlerin
telkin yoluyla ortadan kaldırılması esasına dayanır. Hastaya panik
atakla baş etme mekanizmaları öğretilir. Atağı yatıştıracak nefes alıp
verme teknikleri öğretilir.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder